
‘Renklerin kendi içlerinde frekansı vardır’. Bu bilgiyi yaşamınız içinde mutlaka bir yerlerde okumuş ya da duymuşsunuzdur.
Peki nedir bu renklerin frekansı? nasıl çalışır ? bize ne gibi etkileri olur? bu ve bunun gibi aklınızdaki soruları yanıtlamak, sizleri bu konu hakkında aydınlatmak ve birlikte daha detaylı bilgi sahibi olmak için bu yazımızı hazırladık.
Bir düşünelim…
Alışverişe gittiğimizde istemsizce aynı renk kıyafetlere, aksesuarlara yöneliyorsak, gardırobumuzu açtığımızda genelde aynı renk ve tonlardan oluştuğunu görüyorsak , evimizi genelde aynı tonda dekore ediyorsak aslında bu rengin taşıdığı frekans bizim kendi frekansımızdır. Dolayısıyla kendimizi o renkle bağdaştırıp o renklerle daha mutlu oluruz, o renklerin etkisiyle şifalanırız. Nasıl ki seslerin kendi içinde frekansı varsa ve duyarak bunu etkileşim haline getirip kendimizi şifalandırıyorsak görürken de yani renkler içinde bu geçerli.
400 nm ile 700 nm arası yani kırmızıdan mora…
Mor rengin titreşimi kırmızı renge göre daha yüksektir. Kuşlar bizim görmediğimiz mor ötesini görebilir. Suyun nasıl ki hafızası varsa renklerinde vardır.
Şimdi renklerin saniye içinde yaydığı titreşimlere birlikte göz atalım…
KIRMIZI: 15 Trilyon
TURUNCU: 20 Trilyon
SARI: 28 Trilyon
YEŞİL: 35 Trilyon
MAVİ: 50 Trilyon
İNDİGO: 70 Trilyon
MOR: 75 Trilyon
Renk Terapisi aynı zamanda “kromoterapi” olarak geçmektedir.
Peki ne anlama gelir bu renkler?
KIRMIZI: Blokelenmiş enerjimiz varsa aktif hale gelmesi, canlanması, kuvvetlendirilmesi ve serbest bırakılmasını sağlar. Aynı zamanda en çok ihtiyacımız olan kolajen üretimini hızlandırır.
TURUNCU: Enerjiyi yavaş yavaş oluşturur. Bağlı olan tüm kilitlerimizi açar. Bu rengi sevenler ve kullananlar neşeli, yaratıcı ve daha dışa dönüktür.
Şifasal özelliğiyle de dalak, cilt kuruluğu, kas sarkmaları, sinüs gibi rahatsızlıkların giderilmesinde etkilidir.
SARI: Güçlendirici özelliği vardır. Bu sayede sinirleri güçlendirir. Midede oluşan gaz, lenf drenajı, cilt problemleri, egzama, yorgunluk gibi durumlarda kullanılır.
YEŞİL: Dengenin rengidir. Sakinleştirir, dinginleştirir. Fiziksel ve zihinsel denge bütünlüğü sağlar. Akne sorunlarının tedavisi, kalp ve kalp kası rahatsızlıkları , morluklar ve pigmentasyon için kullanılır.
MAVİ: Önleme ve kontrol etmede etkisi vardır. İltihap gidericidir. Uyku sorunları, güneş yanıkları, diş hastalıkları, kaşıntı gibi sorunlarda kullanılır.
MOR: Enerjiyi üst seviyede arttırmak, ruhsal çalışmaları güçlendirmek, sinirleri gevşetip ağrıları dindirmek gibi özellikleri vardır. İlham verir. Sinirsel ağrılarda, akne, kas gevşetici, romatizma ve siyatik tedavisinde kullanılır.
Tüm bu bilgilerden sonra…
Gökkuşağını düşünün, gördüğümüz zaman büyük, küçük hepimiz mutlu oluruz. Yüzümüzde bir tebessüm olur. Fotoğraflarını çeker sevdiklerimizle ya da sosyal medyada herkesle paylaşırız. Hiç düşündünüz mü ? Neden ?
Çünkü bütün renkler bir araya gelip yüksek titreşim oluşturduğunda gördüğümüz andan itibaren titreşimler bize geçer. Titreşimlerin etkisiyle yükselen frekansımız bize bir şifalanma , mutluluk, huzur getirir. Yaşadığımız bu hisleri herkesin yaşamasını isteriz ve istemsizce bir paylaşım ihtiyacı oluşur.
Bu yazımıza sevdiğim bir gökkuşağı hikayesini sizlerle paylaşarak son vermek istiyorum.
Dünyanın bütün renkleri bir gün bir araya toplanmışlar ve hangi rengin en önemli en güzel olduğunu tartışmaya başlamışlar :
YEŞİL demiş ki: “ Elbette en önemli renk benim. Ben hayatın ve umudun rengiyim. Çimenler, ağaçlar, yapraklar için seçilmişim şöyle bir yeryüzüne bakın, her taraf benim rengimle kaplı.”
MAVİ hemen atılmış: “ Sen sadece yeryüzünün rengisin, ya ben? Ben hem gökyüzünün hem denizin rengiyim. Gökyüzünün mavisi insanlara huzur verir, ve huzur olmadan hiçbir işe yaramazsınız.”
SARI söz almış: “ Siz dalga mı geçiyorsunuz? Ben bu dünyaya sıcaklık veren rengim, güneşin rengiyim, ben olmazsam soğukta donarsınız hepiniz.”
TURUNCU onun sözünü kesmiş: “ Ya ben? Ben sağlık ve direncin rengiyim, insan yaşamı için gerekli vitaminler hep benim rengimde bulunur, portakalı , havucu düşünün. Ben pek ortalarda görünen bir renk olmayabilirim ama güneş doğarken ve batarken gökyüzüne o güzel rengi veren de benim unutmayın”
KIRMIZI daha fazla dayanamamış: “ Ben hepinizden üstünüm! Ben kan rengiyim!! Kan olmadan hayat olur mu! Ben tehlike ve cesaretin rengiyim! Savaşın ve ateşin rengiyim!! Aşkın ve tutkunun rengiyim! Bensiz bu dünya bomboş olurdu!”
MOR ayağa kalkmış: “Hepimizden üstün benim, ben asalet ve gücün rengiyim. Bütün krallar, liderler beni seçmişlerdir, ben otorite ve bilgeliğin rengiyim, insanlar beni sorgulamaz, dinler ve itaat ederler” ve bütün renkler hep bir ağızdan kavgaya tutuşmuşlar, her biri diğerini itip kakıyor “en büyük benim” diyormuş, derken bir anda şimşekler çakmış, ve yağmur damlacıkları gökten düşmeye başlamış, bütün renkler neye uğradıklarını şaşırmışlar, korkuyla birbirlerine sarılmışlar ve YAĞMUR’ un sesi duyulmuş.
“Sizi aptal renkler, bu kavganızın anlamı ne, bu üstünlük çabanız neden? Siz bilmiyor musunuz ki her biriniz farklı bir görev için yaratıldınız, birbirinizden farklısınız ve her biriniz kendinize özelsiniz, şimdi el ele tutuşun ve bana gelin”
Renkler bunun üzerine kendilerinden çok utanmış, el ele tutulup birlikte gökyüzüne havalanmışlar ve bir yay şeklini almışlar. Yağmur onlara “bundan böyle…” demiş, “ her yağmur yağdığında siz birleşip bir renk cümbüşü halinde gökyüzünden yeryüzüne uzanacaksınız ve insanlar sizi gördükçe huzur duyacaklar, güç bulacaklar, insanlara yarınlar için umut olacaksınız… gökyüzünü bir kuşak gibi saracaksınız ve size GÖKKUŞAĞI diyecekler, anlaştık mı? ”
Bu yüzden ne zaman dünyamız yağmurla yıkansa, ardından gökyüzünde GÖKKUŞAĞI belirir.
Henüz yorum yok